Kent yaşamına dair kalabalık insan topluluklarının yanı sıra yalnızlaşan bireyselleşen insanları konu edinen sanatçı adayı malzemeleri ve oluşturduğu renk lekeleri ile insanın duygu durumunu somutlaştırmaktadır. Kent ve kırsal yaşama dair farklılıklar, düşüncelerinden önce duygulara, sonra da çalışmalara yansır. Sanatçı adayı için çevreyi gözlemlemek en büyük ilham kaynağıdır. İnsanın, kent, doğa ve teknoloji karşısındaki yalnızlığını ve yalnızlıktan kurtulmanın çaresini, güzelliğini, sevincini, korkusunu ve acısını paylaşmakta olduğunu söylemektedir. Üç boyutlu çalışmalarına yaşamından, anılarından, dünyayı anlama ve sorgulama bilincinden kaygılar taşımaktadır. Kent kavramı, demografik ölçütlerle tartışılmaya çalışıldığında, nüfus yoğunluğu ve kozmopolitik gibi kavramlarla karşılaşılır. Kentte oluşan bu yapıya rağmen bireylerin yalnızlıktan kaynaklı sorunları bir tezatlık oluşturmaktadır. Sosyolog Simmel’e göre “Metropol kalabalığı göz önüne alındığında insanların bu kadar yalnız, bu kadar kaybolmuş hissettiği başka bir alan bulunmamaktadır.” Bu açıdan bakıldığında, yalnızlık ve kent unsurlarını incelerken, kentin demografik yönüne değil, onun oluşturduğu toplumsal ve psikolojik sorunlar sanatın konusu olabilmektedir. Üç boyutlu çalışmaları ifade biçimlerinin sınırlarını yeniden tanımlanırken, farklı olanaklarla yalnızlık, yabancılaşma, iletişimsizlik, melankoli gibi varoluş problemlerinin yaşam içindeki tepkilerini ve didaktik bir şekilde izleyicisine ulaştırmıştır. Modern dünyanın yalnız, tepkisiz, çaresiz bireyinin duygu durumlarını; formalist ve şiirsel bir üslup kullanarak ifade eden sanatçı adayı, “yalnızlık serisi”ni doğada gördüğümüz ama öznellik hissettiren detayların hâkim olduğu dünyalar şeklinde sunar. Dünya ve insanlardan uzaklaşmak için oluşturduğumuz sınırları siyah çerçeveler ile göstererek, hepimizin kendine ait küçük dünyalarını oluşturduğunu ortaya koyar. Bireyin seçimlerinin yansıması ve yabancılaşma, yalnızlık sorunlarımızın ise varoluşumuzun kaçınılmaz parçası olduğunu kullandığı manipülasyonlar, masalsı tonlar ile kendini tekrar etmeyen bir çeşitlilik içinde vurgular. İnsanların içindeki duygusal tarafı gizleyerek başkalarına karşı nefretini iğnelerle ön plana çıkarır; klavye tuşlarıyla günümüzde teknolojinin insanları aslında asosyal bireyler ortaya çıkardığını gözler önüne serer. Sahilden toplanmış taşlarla ise huzur arayışımızı temsil eder. Chipli kalpte gelecekte insanların daha da duygularını yitirerek sadece chipler yoluyla birbirlerinde etki yarattıklarına ve gerçek aşka dair kendilerini inandırdıklarına vurgulamaktadır. Biricik annelerimizin kendilerinden sürekli ödün vermesiyle kendi içinde yaşadığı sıkıntıları ve bunu çocuklarına çiçekler açarak belli etmediğini ifade eden nakışlar da sergide yer bulmuştur.
Bir Önceki
Bir Sonraki
Dijital
0x0 cm